Akın Üner, Samsun, Mübadele, Balkanlar ve İki Roman:Çalı Harmanı - Mümin Bulut

Başlatan mehmet yılmaz, 11 January 2011, 20:08:22

« önceki - sonraki »

Burak

Hala kitabı okumadım orası ayrı ama ilk fırsatta alacağım inşallah :) . Neyse bu başlığı neden hareketlendirdim dün akşam bir yemeğe katılma vesilesi ile  Deniz Cafe'ye gittik. Katıldığımız SMMM Mesleki yeterlilik kursundaki Doç. Dr Aykut İşleyen hocamıza teşekkür için ; hem hocamız hemde bizi organize eden arkadaşımız mübadil olduğu için bizi de oraya davet ettiler çünkü dün akşam Deniz Cafe'de Mübadil Derneği'nin( tam adını bilmiyorum ) yemek organizasyonu vardı. Rumeli türkülerinin çalındığı güzel bir ortam oldu. Akın Üner'de gecenin sunuculuğunu yapıyordu. Dizi için hala görüşmeler sürüyormuş eğer gerçekleşirse ismi BİR FIRTINA TUTTU BİZİ olacak imiş.

Ayrıca mübadil arkadaşlara bir not : Bundan sonra her ayın son PAZAR günü sürekli organizasyon olacakmış . Bir ay kahvaltı bir ay yemek şeklinde ilgilenenlere duyurulur.   

mehmet yılmaz

Kitabın yeni baskısı yapıldı.
Yakın Plan Yayınları'ndan piyasaya çıktı.




Ayrıca bendenizin Bir Gün'ü ile Zerrin Koç'un Islak Kentin İnsanları, Alpaslan Akkuş'un Kaderle Zar Atılmaz'ı ve Akın Üner'in Çalı Harmanı'ndan başka Samsun'da geçtiğini öğrendiğim 3 kitabın da ismini paylaşayım sizlerle...

AlıntıSamsun'da geçen Şule ERSİN'in Madam Kovacs Artık Dönmeyecek, Ersin ERDOĞAN'ın Bizim Hababam ve Doğan AKIN'ın Kızgın Demir adlı romanlarını öneriyorum.

mehmet yılmaz



Akın Üner ağabeyimizin ikinci romanı Mümin Bulut birkaç gün içinde piyasada olacak.
Ben şimdiden siparişimi verdim ve merakla bekliyorum.
Romanda yine Samsun'la ilgili kısımlar olmakla birlikte Osmanlı-Balkan-Fetih ve Evrenos Gazi ağırlıklı bir roman olduğu anlaşılıyor.
Okuyalım, okutalım...

mehmet yılmaz

Evrenos Gazi'nin Şifresi ( Mümin Bulut üzerine bir değerlendirme yazısı )

Mümin Bulut, benim uzun süredir büyük bir merakla beklediğim kitabın adı. Bekliyordum çünkü bunun için pek çok sebebim vardı. Yazılış sürecini neredeyse 2.5 yıl öncesinden beri kıyısından köşesinden takip ediyordum; konusu ve coğrafyasıyla ilgimi çeken tarihi bir roman olacaktı; yazarı yakından tanıyıp bildiğim ve dahi sevdiğim bir büyüğüm idi ve memleketim Samsun da bu romanda kendine yer bulacaktı. Bütün bu sebepler bir araya gelince benim için tez elden temin edip okumak da elzem oluyordu tabii...

Her şeyden önce Samsunlular olarak hemşehrimiz Akın Üner'e bir teşekkür borçluyuz. Çünkü kendisi kökenleri Rumeli'ne dayanan ve mübadele ile Türkiye'ye dönüş yapan bir Türk ailesinin torunu olarak sadece atalarının topraklarına ve hatıralarına sahip çıkmakla kalmamış, yeni vatanları Samsun'a da ayrı bir sadakat göstermiş bir isim. Bu anlamda doğrusunu yapmakta. Benim aile mazim çok da maceralı değil aslında; dedeleri Gümüşhane'den Samsun'a gelmiş, ondan öncesi Görele civarında yaşamış ve muhtemelen Selçuklular döneminde Anadolu'ya gelmiş Oğuzların Çepni boyu Türklerinden biriyim. Ama şunu düşünüyorum, sanırım ben de mübadil, Kafkas, Kırım ya da Balkan göçmeni bir ailenin evladı olsaydım tıpkı Akın ağabey gibi bir yandan onların izlerini sürüp, hatıralarını canlı tutar öbür yandan şehr-i Samsun'a ait olmaya devam ederdim.

Bilmeyenler için söyleyeyim, Akın Üner, mesleğini başarıyla icra eden bir mühendis ve halihazırda Samsun'da oldukça meşakkatli bir görevi  var. Zaten ilk soru ve tebrik buradan çıkıyor; o yoğunlukta fırsat bulup da bu kitapları nasıl yazıyor? Kitapları diyorum zira bilenler bilir 2010'da çıkmış olan bir de Çalı Harmanı var; 1920'li yılların Samsun ve Drama/Sarışaban'ındaki Türk ve Yunan mübadilleri anlatan -ki o da tavsiyemdir. 

Farkındayım bir türlü Mümin Bulut'a giriş yapamadık. Öyleyse önce mevzuyu hülasa edelim.

Osmanlı sultanlarından I. Murad, Rumeli'deki en önemli Türk akıncılarından birisi olan ve 127 sene yaşadığı rivayet edilen Akıncı Bey'i Evrenos Gazi'ye fetih hizmetleri nedeniyle iki hediye verir. Birisi 'Mümin' adlı bir kılıç, diğeri ise 'Bulut' adlı bir kaftan... Bu hediyeler asırlarca Evrenosoğullarının himayesinde kalır lakin bir gün gelir emanetler kaybolur ve efsaneye göre Osmanlının geri çekilişi de bu hadiseyle paralel gelişir. Romanda iki zaman ama üç mekan var. Eski zamanda Evrenos Gazi ve Osmanlının kuruluş dönemini okuyoruz. Yeni zamanda ise 2011 yılında bir yanda Samsun'da, diğer yanda ise İstanbul/Yunanistan hattında gelişen olaylar var. Tabii modern zamanda Türk hükumeti bilinçli olarak başka birileri ise define iştahıyla bu emanetlerinin peşindedir. Peki, Mümin ve Bulut'a ne olmuştur?

Çalı Harmanı'nda bizi 1920'lerin Samsun'una götüren yazar, bu defa 2011 yılını anlatıyor. Çiftlik Caddesi, Çarşamba Hava Limanı, Raylı Sistem, OMÜ, Amisos Tepesi, Eski Sanayi Sitesi, Çırakman ve Çınaralan Köyleri ilk aklıma gelenler... Samsun'da yaşayan, Samsun'u çok seven, ömrü burada geçmiş bir Samsunlu olarak şehrimi romanlarda, kitaplarda görmek çok güzel bir duygu hakikaten.

Çalı Harmanı'nda karakter sayısı çok fazla idi hatta adeta başrol Rum çeteci Niko'daydı. Burada ise karakter sayısı daha az; kıvamında ve bence esas oğlan rolü büyük Türk akıncısı Gazi Evrenos. Bölümlerin azami 8-9 sayfa olması hiç sıkılmadan, kolay bir okuma sağlıyor. Sıralamadaki gidişat ise sizin konudan kopmanıza izin vermiyor. Sonuçta sadece Gazi Evrenos'lu bölümleri mesela 'Birinci Kitap' diğerlerini 'İkinci Kitap' olarak da verebilirdi yazar ancak bu bölümlerin ardalanması ve iç hikayelerdeki bütünlük romana ayrı bir heyecan katmış.

Romandaki heyecan ve merak unsurları üst seviyede. Bilhassa sonlara yaklaştıkça gerilim düzeyi de artmakta ve okurda 'bir an evvel sonunu getirme' duygusunu artırmakta.

Kurguyu çok beğendiğimi söylemeliyim. Osmanlı Türklerinin akil ve insani Rumeli fetihleri üzerinden günümüze yine makul bir bakış atabilen, iyi bir damar yakalamış bir kurguya sahip. Karşılıklı olarak ortadan kaldırılan Türk ve Rum eserlerinin yoklukları ayrı bir tartışma konusu oluşturuyor. Yunanların 'bunlar Türk kuşu' diyerek leyleklere bile tahammül edemediklerini işitmiştim mesela ama bir yanda da kendimize 'hadi gayrımüslim yapılarını önemsemedik ama ya bugün yerinde yeller esen Samsun Kalesi ya da sadece adı bilinen Samsun Mevlevihanesi ne olacak? Bunlar Türk eseri değil miydi?' diye sormamak elde değil -ki romanla doğrudan ilgili değillerse de aklıma takılan şeylerdi bunlar da...

Mübadil köylerindeki en büyük efsaneler, malumunuz Rumların giderken bıraktıklarına inanılan küp küp altınlar inanışıdır. Bugüne kadar bulan çıkmış mıdır? Hiç sanmıyorum ama sadece define ve kolay zengin olma meraklısı Türkler değil o giden Rumların torunları tarafından da delik deşik edilmiş nice mekan vardır bizim mübadil köyleri civarında. Romanda bu tutku da çok iyi verilmiş doğrusu.

Romanda filmini seyredip, kitabını da okuduğum 'Da Vinci Şifresi' havası gördüm ben. Ama onu taklit eden değil asla. Hatta diyebilirim ki yerli olması bir yana en azından kitabından ( orijinalini bilmiyorum elbet) daha edebi olduğu muhakkak. Bunun da bir filmi yapılabilir mi? Kesinlikle evet. Üstelik çok da iyi bir film çıkar.

Kusursuz tek kitap, Kuran'ı Kerim'dir. Bu nedenle her kitapta olduğu gibi bunda da tenkit edilebilecek birkaç husus olması olağandır.  Dolayısıyla kitabın genelinde azınlığı teşkil edebilecek birkaç küçük eleştirim ya da acizane tavsiyem olabilirse de bunları yazmaya gerek bile görmüyorum. Sonuçta karşılıklı çaylarımızı içerken yazarına bizzat söyleyebilirim. Sormak istediğim şeylerden birisi de özellikle Pontusçu papaz, asılan imam hikayelerinin gerçek mi, kurgu mu olduğu...

Üzerinde daha epeyce konuşulabilecek bir kitap Mümin Bulut. Ancak hitama yaklaşırken şunu rahatlıkla diyebilirim ki, bu kitabı temin edininiz ve okuyunuz. Hatta sadece okumakla kalmayıp okutunuz da...

Hasılı, eline, emeğine sağlık üstadım. Böyle bir hemşehrim olduğu için kendi çapımda gurur duyabilir değil mi?

Not: Küçük bir pay da kendime çıkarayım. Ben de 'Bir Gün'den sonraki ikinci romanımı tamamladım. Üzerinde çalışıyorum. Orada 1400'lü yıllarda Horasan'dan Samsun'a gelen bir Yesevi dervişi ile 1990'larda Azerbaycan ve Bosna'ya giden bir Türk öğretmenin iki zamanlı hikayeleri var. Büyük ihtimalle ismi 'Derviş Hoca' olacak. İnşallah o da 'Mümin Bulut' gibi iyi bir kitap olur.



Karabudun



mehmet yılmaz

AlıntıTüm okuyucularımı, tarih ve kültür meraklılarını cumartesi akşamı Endülüs kitapevinde saat 18'deki "mübadele ve Samsun" konulu sohbete ve imza gününe beklerim. Saat 18'de başlayacak program, site camii karşısındaki Endülüs Kitapevinde yapılacak.

mehmet yılmaz

Samsun'da geçen bir başka roman
Madam Kovacs Artık Dönmeyecek - Şule Ersin



Madam Kovacs, Samsun'da Mı Yaşamıştı?
Samsun'da geçen romanların sayısı pek de fazla değil. Bu anlamda onlara ulaşmak ve okumak da hayli ilgi çekici bir serüven olabiliyor. Daha önce Zerrin Koç'un Islak Kentin İnsanları adlı romanıyla ilgili bir şeyler karalamıştım. Akın Üner'in Mümin Bulut'unu da anlatmıştım. Hatta o kitaplardan söz ederken Samsun'da geçen bir başka roman olan Madam Kovacs Artık Dönmeyecek adlı Şule Ersin imzalı bir kitabın da ismini zikretmiştim.
Madam Kovacs Artık Dönmeyecek, 2009 yılında Güncel Yayıncılık tarafından basılmış. Yazarıyla ilgili hiçbir bilgim yok maalesef. Kitapta da bir bilgi verilmemiş. Mevzumuz kısaca şöyle; 1950'lerin Samsun'undayız. Mösyö Kovacs Avrupalı bir firmanın çalışanı olarak Samsun'a gelir. Yanında eşi Madam Kovacs da vardır. İlona Kovacs aslen Macar bir ailenin İngiliz vatandaşı kızıdır. Samsun'da müreffeh bir hayat yaşayacaklardır. Bu esnada çoğu doktor, iş adamı gibi üst sınıfa mensup pek çok kişiyle de dostluklar kuracaklardır. Samsun'un sosyetesidir bunlar. İşte bu ortamda yaşanan aşklar, ilişkiler ve şehrin sosyetesinin hayat tarzı 7-8 yıllık bir sürece yayılarak anlatılıyor romanda.
Romanı okurken sıkılmadığımı söylemeliyim. Bu bir avantaj. Madam Kovacs güzelliğiyle etrafını büyüleyen bir kadındır. Samsunlu bir ailenin yakışıklı ve müzmin bekar oğullarından bir iş adamı olan Kerim ile yakınlaşıyorlar. Ancak romanın ilk yarısındaki bu aşk-ı memnu durumu sonlara doğru birden fazla yasak aşka dönüşüyor. Adeta bir pembe dizi izlediğiniz hissine de kapılabiliyorsunuz. Bu arada Macar bir çiftin çocuklarına neden Ali ismini verdiklerini anlamak pek mümkün olmuyor tabii.
İşin içinde Samsun olmasa bu kitabı alırdım diyemem. Bir bölümü Londra'da ama büyük bir kısmı Samsun'da geçtiği için okudum ve bütün roman boyunca hep Samsun'dan izler aradım. Peki, bulabildim mi? Evet ancak yeterince değil. Yani şöyle, roman 1950'lerin Samsun'unu anlatıyor tamam ama o Samsun'daki dar bir çevreyi, yüksek sosyeteyi anlatıyor. Yani halkın genel yaşayışı ile ilgili bir şeyler yok. Yerel ve kültürel değerlerden sosyeteye nüfuz edebilmiş bazı küçük şeyler var sadece. Yani diyebilirim ki, romandaki Samsun, Matasyon, Kızılay Kampı, Demir Spor Lokali, Derbent gibi bazı özel isimlerin yerine başka şeyler yazılsa kitabı Samsun'a bağlayan pek bir şey kalmayabilir.  Bu anlamda eski Samsun'la ilgili tabiri caizse ucundan biraz koklatan bilgiler var. Ancak yine de hiç tanımadığım ve nereli olduğunu dahi bilmediğim yazara bir Samsunlu olarak teşekkür etmek isterim. Çünkü Samsun yerine herhangi bir yeri de tercih edebilirdi ve bu da bir farklılık oluşturmazdı.
Romanda eski Samsunla ilgili aklıda kalan bazı şeyler şunlardı. Matasyon tarafına denize gidiliyor. Ancak Karadeniz yine deli dembelek. Ne kadar müsaade ederse, o kadar. Liman var ancak iskele bitmemiş ve açıkta bekleyen gemilere binebilmek için küçük tekneler kullanıyor. Çiftlik evleri meşhur; faytonlar kullanılıyor. Yağmurlar bol. Atom dediğimiz tatlılar evlerde de yapılıyormuş. Konfeksiyon olmadığı için bay ve bayan terzileri oldukça yaygın. Tütün işleri yapılıyor ve yabancı yöneticiler var. Çalışan kadınlar ise az da olsa öğretmen, hemşire ve genellikle Tütün Fabrikalarındaki işçiler. Dönemin politik havasından pek söz edilmiyor. Ancak sonraki yıllarda Amerikan askerlerini ve hatta ailelerinin gelmesi anlatılıyor. Avrupalı ailelere göre daha soğuk karşılanmışlar. Çünkü kültürel olarak çok savruk, kuralsızlarmış. Avrupalı aileler daha uyumluymuş.
Pahalı düğünler Şehir Kulübünde, yemekli ve danslı olurmuş. Kızılay Kampı gibi yerlerde gençler yaz tatillerini geçirebilirlermiş. Zengin aileler çocuklarını İstanbul'da okutabilirken işlerinin bir ayağı da yine İstanbul'da olabiliyormuş. Esebaba ( İsa Baba ) Türbesi civarında hem çaputlar bağlanır hem de piknik yapılırmış.
Demem o ki, Madam Kovacs'ı dansın, partilerin, sosyetik eğlencelerin, bağ evlerinin, at çiftliklerinin, yasak aşkların eşliğinde okuyabilirsiniz. İçinde Samsun'u da bulabilirsiniz pekala...

MY

mehmet yılmaz

Sonuncusu hariç hepsini okudum. Samsun'da geçen romanlardan tespit ettiklerimi paylaşayım;

Kaderle Zar Atılmaz (Alpaslan Akkuş),
Madam Kovacs Artık Dönmeyecek ( Şule Ersin )
Islak Kentin İnsanları ( Zerrin Koç ),
Savaş ve Açlar (Hasan İzzettin Dinamo),
Öksüz Musa (Hasan İzzettin Dinamo),
Kızgın Demir (Doğan Kan)
Bir Gün (Mehmet Yılmaz) ,
Derviş Hoca (Mehmet Yılmaz),
Çalı Harmanı ( Akın Üner ) ,
Mümin Bulut ( Akın Üner ),
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi ( Ayfer Tunç )

Toplam 11 roman. Başka var mı bilmiyorum. Bilen söylerse sevinirim.